18 Ekim 2014 Cumartesi

Çocuğum Anaokuluna Başlıyor...


 
 
Anaokuluna başlamak, çocukların olduğu kadar anne babaların hayatlarında da yeni bir dönemin başladığı anlamını taşır. Çocukların, evlerinden ve ailelerinden ayrılarak ilk defa sosyalleşme adımlarını attıkları önemli bir dönem başlar. Bu yeni sosyal ortama adapte olabilmek,  çocuklar için “bilinmeyenle” baş edebilme ve anne-babadan “ayrılma kaygısını” da beraberinde getirir.
           Yeni girdiği bu sosyal ortamda çocuklar için yeni arkadaşlar, öğretmenler, uyulması gereken kurallar ve evinden daha farklı bir düzen vardır. Bu yeni ortama ve kişilere alışmak, ve bütün bunları anne babasından ayrı gerçekleştirebiliyor olmak her çocuk ve aile için çok da kolay olmamaktadır.
Çocukların duygusal gelişiminin çok doğal bir parçası olan ayrılık kaygısı ilk defa bebekler 6 aylıkken kendini gösterir. 18 aylıkken doruk noktasına ulaşan bu kaygının, okul öncesi döneme doğru yavaş yavaş azalmasını bekleriz. 3 yaş civarında çocukların ayrılığı bilişsel olarak algılama kapasitesi gelişmiş ve ayrılığın geçici bir durum olduğu düşüncesi yerleşmiştir. 3 ile 5 yaş civarında artık ayrılma kaygısının azalmış ve/veya ortadan kalkmış olduğunu görmekteyiz. Bazı durumlarda bu sürecin daha büyük yaşlara kadar uzadığı olmaktadır ki, o zaman bu sürecin farklı bir yönden ele alınması ve desteklenmesi gerekmektedir.
Çocukların anaokuluna uyum sürecinde yaşanabilecek bazı zorluklar anne babaları kaygılandırmamalıdır. Her çocuğun gelişim ve öğrenme hızı farklı olduğu gibi adaptasyon hızı da farklıdır. Bu yeni süreçte çocuğun okula uyum sağlamasını desteklemek, sakin ve kararlı tutumu sergilemek yine anne babalara düşmektedir.
Çocukların okula uyum sürecini zorlaştıran bazı nedenler olabilmektedir.  Anne babaların da ilk kez çocuklarından uzun süreli bir ayrılık yaşadıkları bu süreçte, kendi kaygılarını sözlü ya da sözsüz bir biçimde çocuklara yansıtmaları uyum sürecini olumsuz etkiler.  Bu yüzden öncelikle anne babaların içlerini rahat tutmaları, çocuklarının güvende oldukları, keyifli vakit geçirmek ve yeni şeyler öğrenmek için okula geldikleri fikrine alışıyor olmaları gerekmektedir. Anne babalar ne kadar rahat olursa, çocuklar da o derece rahat ve kolay uyum sağlayabileceklerdir. Bu durumun tam tersi de söz konusudur; anne babalar ne denli kaygılı olursa (aklımızın ağlar mı? beni arar mı? gibi düşüncelerle dolu olması)çocuğun da kaygısı o kadar artacak, okulun korkutucu, güvensiz bir yer olduğu düşüncesi aklına yerleşecektir.
Bununla beraber, aşırı korumacı ebeveyn tutumları, okula gelindiğinde vedalaşma sürecinin gereğinden fazla uzatılması (çok fazla açıklama yaparak, onlarca kez öpüşüp sarılarak birbirinden kopamamak), okulda bekleyen ebeveynlerin yanlarına gelen çocuklarına “korkma ben buradayım.. Sıkıldın mı? Gidelim mi?” şeklinde çocuğun kaygısını arttıracak ifadelerde bulunması uyum sürecini olumsuz etkileyen faktörlerdir.
 
Ebeveynlerin çocuklara okulla ilgili yanlış bilgiler vermesi ve olumsuz ifadelerde bulunması (“Ağlarsan okulda kimse seni sevmez, Sana bebek derler, Böyle yaparsan seni bırakır giderim” ), eve dönüş zamanı ile ilgili yanlış bilgi verilmesi (“Biraz oyna hemen gidelim” “Bu gün de oyna yarın gelmeyiz”), alışma sürecinde ev ortamının okuldan daha cazip hale getirilmesi, ve evdeyken çocuğu öğretmeni ile tehdit etmek (“Yemeğini bitirmezsen yarın öğretmenine söylerim”) çocukların anaokuluna adaptasyon süreçlerini zorlaştıran nedenler arasındadır.
Çocuklarınızın anaokuluna uyum sürecinde nasıl destek olabilirsiniz?
ü  Öncelikle okula ve öğretmenlere güveniyor olmanız, kararlı tavrınızı sürdürmeniz gerekmektedir.
ü  Çocuğunuzu okula bırakıp gidiyorsunuz diye suçluluk hissetmeyin.. Unutmayın ki, eğlenmek ve yeni şeyler öğrenmek için okula gidiyor.
ü  Okulda geçireceği zamanda yapacakları hakkında basit açıklamalar yaparak, okulun keyifli yanlarını dile getirin.
ü  Çocuk hangi ebeveynden kolay ayrılıyorsa okula o kişinin getirmesini sağlayın.
ü  Çocuğunuz okula gitmek istemiyorsa bunun nedenlerini kulak arkası etmeden dinleyin. Çocuğunuzu anlamaya çalışın.
ü  Çocuğunuzu duygularını dile getirmesi için teşvik edin, bazen de siz onun dili olun (“Biliyorum okula gitmek seni biraz korkutuyor… evde kalmak istediğini biliyorum.. Ama okulda çok keyifli vakit geçireceksin, bütün çocuklar her gün okula gidiyor. Öğretmenin ve arkadaşların okulda seni bekliyorlar..”)

ü İlk günlerde,  okula giderken yanına sevdiği bir oyuncağını almasına izin verin.
 

ü  Tekrar eve dönüş saati ile ilgili gerçek ve basit açıklamalar yapın (“öğle yemeğinden sonra gelip seni alacağım” )
ü  Okula getirdiğiniz ilk günlerde sizin de okulda kalmanızı istiyorsa süreyi sınırlandırın (“10 dk. burada bekliyorum. Sonra gitmek zorundayım”)
ü  Ayrılığı aşamalı olarak gerçekleştirmek pek çok çocuğa daha iyi gelmektedir. Birden bire hiç bilmediği yeni bir ortama çocuğu bırakıp giderseniz kendini kötü hissetmesi çok normaldir. Okul psikoloğunun da desteği ile yavaş yavaş uzaklaşmak, zaman içinde okulda kaldığı süreyi arttırmak daha olumlu sonuçlar verecektir. Özellikle okula başladığı ilk günlerde kısa süre okulda kalabilir, sorun değil. Önemli olan okulda kaldığı süre içinde keyifli vakit geçirmesi ve okuldan mutlu ayrılmasıdır.
ü  Çocuğun yanında okul ile ilgili olumsuz konuşmalar yapmayın.
ü  Okulda yaptığı faaliyetleri asmak için evde bir köşe ayırın.
ü  Okuldan sonraki zamanda çocuğunuzla birlikte keyifli zaman geçirmeye gayret edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder