Anaokuluna başlamak, çocukların
olduğu kadar anne babaların hayatlarında da yeni bir dönemin başladığı anlamını
taşır. Çocukların, evlerinden ve ailelerinden ayrılarak ilk defa sosyalleşme
adımlarını attıkları önemli bir dönem başlar. Bu yeni sosyal ortama adapte
olabilmek, çocuklar için “bilinmeyenle”
baş edebilme ve anne-babadan “ayrılma kaygısını” da beraberinde getirir.
Yeni girdiği bu sosyal ortamda çocuklar için
yeni arkadaşlar, öğretmenler, uyulması gereken kurallar ve evinden daha farklı
bir düzen vardır. Bu yeni ortama ve kişilere alışmak, ve bütün bunları anne
babasından ayrı gerçekleştirebiliyor olmak her çocuk ve aile için çok da kolay
olmamaktadır.
Çocukların duygusal gelişiminin çok
doğal bir parçası olan ayrılık kaygısı ilk defa bebekler 6 aylıkken kendini
gösterir. 18 aylıkken doruk noktasına ulaşan bu kaygının, okul öncesi döneme
doğru yavaş yavaş azalmasını bekleriz. 3 yaş civarında çocukların ayrılığı
bilişsel olarak algılama kapasitesi gelişmiş ve ayrılığın geçici bir durum
olduğu düşüncesi yerleşmiştir. 3 ile 5 yaş civarında artık ayrılma kaygısının
azalmış ve/veya ortadan kalkmış olduğunu görmekteyiz. Bazı durumlarda bu
sürecin daha büyük yaşlara kadar uzadığı olmaktadır ki, o zaman bu sürecin
farklı bir yönden ele alınması ve desteklenmesi gerekmektedir.
Çocukların anaokuluna uyum sürecinde
yaşanabilecek bazı zorluklar anne babaları kaygılandırmamalıdır. Her çocuğun
gelişim ve öğrenme hızı farklı olduğu gibi adaptasyon hızı da farklıdır. Bu
yeni süreçte çocuğun okula uyum sağlamasını desteklemek, sakin ve kararlı
tutumu sergilemek yine anne babalara düşmektedir.
Çocukların okula uyum sürecini
zorlaştıran bazı nedenler olabilmektedir.
Anne babaların da ilk kez çocuklarından uzun süreli bir ayrılık
yaşadıkları bu süreçte, kendi kaygılarını sözlü ya da sözsüz bir biçimde
çocuklara yansıtmaları uyum sürecini olumsuz etkiler. Bu yüzden öncelikle anne babaların içlerini
rahat tutmaları, çocuklarının güvende oldukları, keyifli vakit geçirmek ve yeni
şeyler öğrenmek için okula geldikleri fikrine alışıyor olmaları gerekmektedir.
Anne babalar ne kadar rahat olursa, çocuklar da o derece rahat ve kolay uyum
sağlayabileceklerdir. Bu durumun tam tersi de söz konusudur; anne babalar ne
denli kaygılı olursa (aklımızın ağlar mı? beni arar mı? gibi düşüncelerle dolu
olması)çocuğun da kaygısı o kadar artacak, okulun korkutucu, güvensiz bir yer
olduğu düşüncesi aklına yerleşecektir.
Bununla beraber, aşırı korumacı
ebeveyn tutumları, okula gelindiğinde vedalaşma sürecinin gereğinden fazla
uzatılması (çok fazla açıklama yaparak, onlarca kez öpüşüp sarılarak
birbirinden kopamamak), okulda bekleyen ebeveynlerin yanlarına gelen
çocuklarına “korkma ben buradayım.. Sıkıldın mı? Gidelim mi?” şeklinde çocuğun
kaygısını arttıracak ifadelerde bulunması uyum sürecini olumsuz etkileyen
faktörlerdir.
Ebeveynlerin çocuklara okulla ilgili
yanlış bilgiler vermesi ve olumsuz ifadelerde bulunması (“Ağlarsan okulda kimse
seni sevmez, Sana bebek derler, Böyle yaparsan seni bırakır giderim” ), eve
dönüş zamanı ile ilgili yanlış bilgi verilmesi (“Biraz oyna hemen gidelim” “Bu
gün de oyna yarın gelmeyiz”), alışma sürecinde ev ortamının okuldan daha cazip
hale getirilmesi, ve evdeyken çocuğu öğretmeni ile tehdit etmek (“Yemeğini
bitirmezsen yarın öğretmenine söylerim”) çocukların anaokuluna adaptasyon
süreçlerini zorlaştıran nedenler arasındadır.
Çocuklarınızın
anaokuluna uyum sürecinde nasıl destek olabilirsiniz?
ü Öncelikle okula ve öğretmenlere
güveniyor olmanız, kararlı tavrınızı sürdürmeniz gerekmektedir.
ü Çocuğunuzu okula bırakıp gidiyorsunuz
diye suçluluk hissetmeyin.. Unutmayın ki, eğlenmek ve yeni şeyler öğrenmek için
okula gidiyor.
ü Okulda geçireceği zamanda yapacakları
hakkında basit açıklamalar yaparak, okulun keyifli yanlarını dile getirin.
ü Çocuk hangi ebeveynden kolay ayrılıyorsa
okula o kişinin getirmesini sağlayın.
ü Çocuğunuz okula gitmek istemiyorsa
bunun nedenlerini kulak arkası etmeden dinleyin. Çocuğunuzu anlamaya çalışın.
ü Çocuğunuzu duygularını dile getirmesi
için teşvik edin, bazen de siz onun dili olun (“Biliyorum okula gitmek seni
biraz korkutuyor… evde kalmak istediğini biliyorum.. Ama okulda çok keyifli
vakit geçireceksin, bütün çocuklar her gün okula gidiyor. Öğretmenin ve
arkadaşların okulda seni bekliyorlar..”)
ü İlk günlerde, okula giderken yanına sevdiği bir oyuncağını almasına izin verin.
ü Tekrar eve dönüş saati ile ilgili
gerçek ve basit açıklamalar yapın (“öğle yemeğinden sonra gelip seni alacağım”
)
ü Okula getirdiğiniz ilk günlerde sizin
de okulda kalmanızı istiyorsa süreyi sınırlandırın (“10 dk. burada bekliyorum.
Sonra gitmek zorundayım”)
ü Ayrılığı aşamalı olarak
gerçekleştirmek pek çok çocuğa daha iyi gelmektedir. Birden bire hiç bilmediği
yeni bir ortama çocuğu bırakıp giderseniz kendini kötü hissetmesi çok
normaldir. Okul psikoloğunun da desteği ile yavaş yavaş uzaklaşmak, zaman içinde
okulda kaldığı süreyi arttırmak daha olumlu sonuçlar verecektir. Özellikle okula
başladığı ilk günlerde kısa süre okulda kalabilir, sorun değil. Önemli olan
okulda kaldığı süre içinde keyifli vakit geçirmesi ve okuldan mutlu
ayrılmasıdır.
ü Çocuğun yanında okul ile ilgili
olumsuz konuşmalar yapmayın.
ü Okulda yaptığı faaliyetleri asmak
için evde bir köşe ayırın.
ü Okuldan sonraki zamanda çocuğunuzla
birlikte keyifli zaman geçirmeye gayret edin.